Statcounter Code

15 Eylül 2016 Perşembe

Ey Senarist!

(Davudi bir sesle, bol eko yapan boş bir salonda okunuyormuş gibi okuyun. Kafanızdaki salonda tabii)

1) Senaryo yazıyorum diye kendini bir halt zannetme! Eğer hayatın özünden damıtılmış tecrübelerin yoksa, ancak ve ancak başkalarının hikayelerinden (belki fark etmeden) aparttığın şeyleri tekrar tekrar kesip yapıştırarak birşeyler yazarsın. Bu da çok yapay ve boş olur. Önce git, acısıyla ve tatlısıyla (çoğu acı olacaktır) hayatı yaşa! Sonra yaz!

2) Aklına ilginç bir fikir geldi diye hemen peşine takılıp gitme! Her aklına geleni benzersiz mücevher, hint kumaşı zannetme! Belki bulduğun fikir, aslında başka bir fikre dönüşmek isteyen bir tohumdan ibarettir. O tohumu nazik bir şekilde kalbinde ve kafanda beklet, neye dönüşmek istediğini keşfet, ancak emin olduktan sonra kağıda dök. Hemen kağıda dökersen, erken doğum olur, yaşamaz fikir!

3) Aklına ve ruhuna doğan fikirleri, "ama piyasa şöyle şeyler istiyor" diyerek piç etme. Piyasa zaten piç olmuş fikirlerle (ve doğrudan çalıntılarla) dolu. Sen kalbini dinle. Eğer dinlemezsen, o fikir seni cayır cayır yakar!

4) Fikirlerin hakkını ver. Karakterlerini derinleştir. Hepsine biyografi yaz! Bunu yapmadan hikayeye girme! Eğer girersen, emin ol ki bir yerde tıkanacak, aylar boyunca bir kelime dahi yazamayacak, ya da yazdıklarını tekrar tekrar sileceksin. Eğer bunu istemiyorsan, karakterlerini, kendin kadar değil ama, yakın bir arkadaşın kadar tanıyana kadar birşey yazma. Sonra abuk subuk olay örgüleri yaratıp başımızı ağrıtma!

5) Ey oğul (ve dahi kızım)! Ev kadınlarını memnun ederek kiramı ödeyeceğim diye ruhuna ettiğin bu eziyet yetmedi mi? Anan baban seni bunun için mi okuttu! Nerede o analiz ettiğin Şekspirler ve dahi Tenessee Williamslar? Ionescolar ve Beckettlar... Tiz zamanda kendi ruhuna, aslına, özüne geri dön, yoksa vallahi çarparım!

6) Hikayelerin birkaç koldan oluştuğunu unutma! En ilginç olay örgüsü bile bir yerden sonra sıkıntı verir. Buna psikolojide "habituation" derler. Bu yüzden ilginç ikincil karakterler ve onların karakter yaylarını (değişimlerini) yaratmaya erinme! Mümkünse bu ikincil hikayeler de ana temayı desteklesunlar!

7) Üç perdeli yapı senin dostundur evladım, ondan çekinme!

8) Olay örgün ve karakterlerin ne kadar ilginç ve dolu olursa olsun, özdeşleşme tekniklerini kullanmazsan, seyirci senin hikayene giremez. Giremezse de mal mal seyreder! Ol sebepten dolayı, bu teknikleri çarpım tablosundan daha iyi öğren. Ve sonra da yaratıcı biçimlerde kullan.

9) Her aklına gelen fikri yazma evladım! Yaratıcı olup olmadığına bak. "Bizim millete bu çok bile" diye düşünme. Bundan elli yıl sonra bu dönemin belgeseli yapılırken, "Geri zekalı / tembel senaristler" diye yapılacak tanımlamaya (evet, bence elli yıl sonraki belgelsellerde bu tür tabirler normal olacak) kendini dahil etme!

10) Başkalarını fikrini çalma, gavurun evladı! Oku, düşün, izle, kendi hayatına bak! Kendi orijinal fikrini kendin bul!


Hiç yorum yok: